Beşiktaş maç atkılarından aynen devam. Maç atkılarını aynı anda yayınlamaktansa, böyle tek tek yayınlamayı tercih ediyorum. Bu atkıları ayrı seviyorum. Ve son dönemde bulmaktan ümidi kestiğim birçok atkıyı elde ettim. (Maç atkıları ile ilgili) İlk elime geçtikleri dönem, sürekli yerlerinden çıkarıp, baktım:)
Geçen senenin atkılarından bu sefer ki. Deplasmandaki Rapid Wien maçı. Atkı tek kat, dokuması gayet güzel. Stat ve maç tarihi üzerinde. Aynı atkının yazlık olanından vardı, şimdi tek katı da eklendi.
Bir de biz alışkanlık edinsek şu atkılardan çıkarmayı çok güzel olacak. Yuvada, özensiz yapılmış o kadar çok ürün var ki. Onları görünce bu atkılardan yapılmamasını anlayamıyorum. Binlerce basılsın diye bir kural da yok. O maç öncesinde satmak için belli adetlerde yapılabilir. Birçok kulüp, sonrasında maç atkılarını kendi resmi satış sitelerinden satmaya devam ediyor. Şeref Bey'de birçok güzel maça imza attık. Gel gelelim, anısı için bir atkı yok. Bu konuda şikayetlerim bitmez.
Atkı yakın tarih olunca, o maça dair görüntüler hala taze zihinlerde de. Bizim için bahar dönemiydi. Guti ve Q7'li kadro, başımızda Dayı Schuster. Mağlup duruma düşmemize rağmen elde edilen galibiyet. Rakibimizi golünü de şu an bizde oynayan Veli Kavlak atmıştı. Bu maçta aşırı sert oyunuyla Yasin Pehlivan'ı kara listeme almıştım. Velhasıl güzeldi...
Bir alttaki yazıda Manchester atkısından bahsederken, Emre'den söz etmiştim. Sana bir sürpriz yapacağım demişti. Ve hiç beklemediğim anda hakikaten büyük bir sürpriz yaptı. Sormuştu bana Stoke atkın var mı diye. Ben de Ebay'de başıma gelenden söz etmiştim. Onu yazının devamında anlatacağım. Emre de atkıdan kendisinde olduğunu, bir arkadaşına söz verdiğini ve ama bana yollayacağını söyledi. Ben de arkadaşın kulaklarımı çınlatmasın, atkıyı arkadaşına yolla demiştim.
Bir süre sonra kargonuz var diye arandım, haberim de yoktu hiç. Kimden acaba derken yola koyuldum. Emre'nin soyadını bilmiyordum. Twitter hesabında yazıyor ama aklımda kalmamış açıkcası. Kim bu, ne var bunun içinde diye düşünürken, paketi açmamla yaşadığım şoku ve mutluluğu tarif etmem zor.
Stoke City'nin ambleminin olduğu bir poşet içerisinde Stoke City - Beşiktaş maç atkısı. Elim, ayağıma karıştı, çok şaşırdım. Bana attığı mesajdan anladığım kadarıyla arkadaşına da başka bir atkı yollamış. Bu da içimi rahatlattı.
Emre'ye bir kez de buradan teşekkür ediyorum. Hiç yüzyüze gelmemişken, sohbetimiz sadece net ortamında iken yaptığı bu jesti unutmam mümkün değil. Ada Kartalı'na anlattığımda durumu güzel özetledi aslında: "Beşiktaşlı işte!"
Atkı, bir önceki maç atkısının aynısı. İngilizler, taviz vermiyor arkadaş:)
Diğer atkı ise benim hatam aslında. Maç atkısı diye aldım, İngiliz'in korsanına denk geldim:) Gerçi şikayetim yok. Kalite olarak oldukça iyi. O da bir başka model olarak kalacak koleksiyonda.
Bu başlığa eklenecek videonun başka bir şey olmasına imkan yok (Görüntü ters, idare ediverin, bulamadım başka:)
Koleksiyonda bulunması daha zor olan atkılar varken, nedense bu atkıya kafayı takmıştım. Bugüne kadar hiçbir atkı için "benim olmalı" hırsına bürünmedim. Ve bu sayede oldukça güzel atkılar edindim. Bir tek bu atkıya kafayı takmıştım. Her hangi bir özel sebebi yok. Maç atkılarını seviyor olmam ve bunun bir İngiliz atkısı olması etken tabi.
Çok uzun süre aradım, bir türlü karşıma çıkmadı. Ada Kartalı, araştırdı, sordurdu defalarca sonuç alamadı. Heralde bulamayacağız derken, twitter aracılığı ile sohbet ettiğim Emre, "bende var, yollarım sana" dedi. Bu dialogu yaşadığımızda mevsim yazdı:) Haliyle kışlıkların arasından bulması gerekiyordu. Gel zaman, git zaman derken bir süre önce Ebay'de atkının satışa çıkarıldığını gördüm. Açık arttırma usulü ile satışa konulmuştu. Hemen takibe aldım. Ada Kartalı ve Kıvanç haberdar edildi. Olası bir unutma ihtimaline karşı hatırlatmaları için.
Atkının satışının sonlanacağı güne gelindiğinde çok heyecanlıydım. Benden başka kim ister ki diyordum. Açık arttırmanın bitmesine 1 dakika kala teklifi verdim. Meğer benim gibi pusuda biri daha bekliyormuş. Karşılıklı tekliflerle bitirdik dakikayı. Kafamda vereceğim miktarın üstüne çıkmama rağmen kaybettim. Son saniyede diğer kişi aldı atkıyı. İnanılmaz üzüldüğümü söylemeliyim:) Şansıma methiyeler düzerken, atkının satış fotosu dikkatimi çekti bir anda. O ana kadar heyecandan farketmemişim. Fotoğrafta 2 atkı vardı. Hemen satıcıya mesaj attım. "Elinizde 1 adet daha varsa almak istiyorum." diye. Olumlu yanıt verince, devreye Ada Kartalı girdi ve işi bitirdi. Tam anlamıyla bir mutlu son oldu.
Emre'ye de haber verdim, atkıyı bulduğuma dair. O da mahcup oldu, yollayamadığı için. Hiç sorun değildi benim için. İlgisi ve samimiyeti yeterliydi çünkü. Bazen yaşamlarımızda öyle şeyler oluyor, öyle bir tempo ile yaşıyoruz ki unutuyoruz kimi şeyleri. Emre de sonrasında bambaşka bir güzellik yaptı. Onun da ne olduğu bir sonraki yazıda.
Atkıdan söz etmek gerekirse, klasik çift kat, yün atkı. Manchester United, maç atkıları konusunda taviz vermiyor. Hep benzer şekilde çıkarıyor. Bu da takdir ettiğim bir detay. Atkının bir tarafında kulüp isimleri, bir tarafında stat isimleri ve maç tarihleri yazıyor. Hayal ediyorum da keşke Şeref Bey yazabilseydi orada.
İçerde, onlar bizi 1-0 yendi, dışarıda biz. İçerdeki mağlubiyeti de hiç haketmemiştik açıkcası. Ferdinand ve Sir Ferguson'un övgü dolu sözleri tesellisi oldu.
İlk video içerdeki maçtan:
İkinci video ve tabiki de Tello... Bu videoda görülmüyor; ancak topun filelerle buluştuğu anın 19:03 olması da başka bir güzellikti.
Bu sefer Brezilya'dan gidiyoruz. 4 takım da bilindiği üzere Brezilya'nın köklü kulüplerinden. Renkleri işin güzel kısmı tabi. Atkıların tamamı tek kat. Botafogo hariç diğerlerinde 3.renk olarak kırmızının bulunması rahatsız etmiyor beni. Koleksiyona Beşiktaş atkıları ile başladığım için, atkıda gri ve kırmızı renge itirazım yok.
Corinthians atkısının üzerinde "minha vida, minha historia, meu amor..." (Hayatım, tarihim, aşkım) yazıyor. Vasco atkısında ise, " a cruz de Malta e o meu pendao " (Malta haçı ve bayrağım ).
Bu atkılar arasında özel ilgi Corinthians'a . Sebebi de Socrates. Aslında şöyle de bir güzellik var. Socrates, Corinthians'tan önce Botafogo formasını terletmiş. Her türlü Siyah-Beyaz yani. Ne yazsam, ne eklesem görsel olarak diye düşünürken, karşıma derli, toplu bir yazı geldi. Onu aynen paylaşmak istiyorum. Ekşi Sözlük'te Ozan Sezgin adlı kullanıcı, 2007 senesinde yazmış:
" Futbol tarihinin önemli orta saha beyinlerinden Sócrates 1954 doğumlu. Botafogo'da başladığı kariyerinin ilk zamanlarında bir yıldız olamadığı gibi Brezilya milli formasını da 25 yaşına kadar giymeyi başaramadı. Üstün top kontrolü ve futbol zekası sayesinde “doktor” lakabını aldığı sanılsa da, doğrusu futbolla aynı anda (bitirmemiş olsa da) tıp fakültesinde okuduğundan böyle anılmasıdır.
1982 ve 1986’da, her ne kadar finale bile çıkamasalar da, dünya kupalarının gelmiş geçmiş en güzel top oynayan Brezilya milli takımı olduğu iddia edilen Zico’lu, Falcao'lu takımın kaptanlığını yaptı.
Botafogo’dan sonra yıllarca formasını giydiği, kaptanlığını yaptığı Corinthians ile üç şampiyonluk kazandı ve kulübe kattığı değerlerle bir efsane oldu.
Taraftar sayısı olarak Brezilya'nın Flamengo'dan sonra ikinci, Sao Paulo’nun ise ilk sırada gelen takımı Corinthians. En önemlisi ise Brezilya’da aristokratlar değil işçi sınıfı tarafından kurulan ilk ve tek kulüp.
Şu anda herhangi bir futbol kulübünün yönetildiği şekilde yönetilse de, Corinthians zamanında ülke siyasetinde oynadığı rolle milyonlarca insanın kalbini çalmış bir kulüp. takımın 100 bin kişilik stada siyasi mahkumlara özgürlük talep eden bir pankartla çıktığı zaman, Brezilya’da bazı konuların konuşulmasının bile insanların kaybolmasına neden olduğu zamanlardı. Ah şu “ben bu filmi seyrettim” hissi yok mu?!
Futbol ülkesi Brezilya’da futbolun siyaset üzerindeki etkisi tartışılmaz. İçinde bulunduğumuz yıl, cunta rejiminin 22 yıl sonunda yıkılmasına katkıda bulunan muhteşem bir futbol hareketi, Corinthians Demokrasisi’nin 25’inci yıldönümü.
Kulağa Antik Yunan’dan bir hikaye gibi gelse de, büyük futbolcu Sócrates, Corinthians demokrasisi adlı bu özgürlük hareketine 1980’lerin başında öncülük etmişti...
Amacı, ordu baskısı altında karşısında mutsuz ama tepkisizce yaşayıp giden Brezilya halkına “uyanın!” mesajı verecek örnek bir eylemde bulunmaktı. Kaptanları Sócrates tarafından yönlendirilen futbolcular, kendileriyle ilgili konularda yönetimin emirlerini dinlemektense her şey için oylama yapıp, ona göre karar almaya başladılar. Buna sahaya çıkacak on birin belirlenmesinden tutun, maç için stada ne zaman gidecekleri, eşleriyle ne zaman birlikte olacaklarına kadar çeşitli konular dahildi.
Sahaya dev “demokrasi” pankartlarıyla çıkıyorlardı.
“Corinthians Demokrasisi’yle yarattığımız momentum harikaydı. futbol gerçekten popüler olduğundan ve sürekli göz önünde olduğumuzdan dolayı ülkede polemik yaratacak ve özgürlüklerle ilgili, işçi ve işveren olmakla ilgili her mecliste tartışılacak bir eylem yaratmayı başardık; ki nüfusun büyük çoğunluğu için demokrasiden bahsetmenin tahayyül edilemeyeceği zamanlardı” diyor Sócrates.
Sócrates ve arkadaşlarının savaşı ülkedeki asıl büyük demokrasi savaşına eklendi ve toplumda yarattığı infial diktatörlüğün ipini çekti. Sócrates’in, hayranı ve dostu, o zamanın sendika lideri, daha sonraki işçi partisi lideri, daha da sonraki Brezilya Cumhurbaşkanı Lula'nın yanında reform denince akla gelen birkaç kişiden biri olması, Corinthians’ın da başarılı olsun olmasın milyonların kalbinde değişmeyecek bir yere sahip olması tesadüf değil.
25 yıl sonra kendi futbolumuza baktığımızda, tribünde kendisini eleştiren gazetecilere sahadan kolunu sokan “futbolcu”lar; bu futbolculara “motivasyon” sağlamak için her türlü ayrımcı - milliyetçi ifadeyi düşüncesizce kullanarak ders almadan ders veren “hoca”lar; katillere şarkılar - kliplerle methiyeler düzülen bir şehirdeki maçlarda sahaya girip futbolculara yumruk atan “taraftar”lar; dayak yiyeni suçlu, dayak atanı suçsuz çıkarabilen “yönetici”ler; bu yöneticilere yaranabilmek için fütursuzca yalanlar yazabilen “gazeteciler” görüyoruz.
Bu aralar öyle güzel Beşiktaş atkıları geldi ki, hangisini koyacağıma karar veremedim.
İlk iki sıradaki atkılar tek kat. Pek sık karşımıza çıkmayan türden. Özellikle birinci sıradakini çok beğendim.
DAÜ ve bar atkı uzunca bir süredir elimdeydi. Üşengeçlik sendromundan muzdariptiler. DAÜ/Doğu Akdeniz Üniversitesi Beşiktaş Öğrenci Kulübü'nün atkısı. Çift kat ve yün.
Bar atkı, kulübün geçen yıl çıkarmış olduğu lisanslı ürünlerden. Oldukça kaliteli ve çok şık duruyor. Bar atkı diyince akan sular durur her daim.
Renk olarak biri hariç diğerleri koleksiyon dışında kalıyor. Ancak ACAB atkılarına rastladığım vakit kaçırmamaya çalışıyorum. Yalnız, taliplisi çok olduğu için bu atkıların fiyatı yüksek oluyor genelde. İlk fotodaki atkıların en altındaki, yün ve çift kat. Diğerleri ise tek kat. İkinci sıradaki atkı ise kalite olarak çok daha iyi. İkinci fotoğraftaki atkı ise bana göre en güzeli. Saten kumaştan ve renkler olması gerektiği gibi. Siyah-Beyaz'a olan düşkünlüğüm yüzünden söylemiyorum bunu. Ancak ACAB imzalı atkılara en çok yakışan renk bana göre Siyah-Beyaz.
Aslında bu başlığa ne fotoğraf, ne de video koymasam yadırganmaz. Aşağıdaki fotoğraf ve videodaki görüntülerden sıkça var bizim ülkemizde. Sadece maçlarda değil, hakkınızı aramaya kalktığınız her yerde.
Uzun zamandır eklemeyi beklediğim fotoğraf. Raiders atkısının hikayesi yüzünden bu kadar bekledi.
Önce kısa tanıtımları yapalım. Paok, klasik tek kat türlerinden. Derby ve Gretna, Ada Kartalı'nın sürpriz kargolarından birinde çıkmıştı. Bir paket geldi ve üstünde Football Heaven yazıyordu. Bir atkı koleksiyoncusunun da cenneti böyle olur zaten. Her ikisi de çift kat, yün atkılar. Klasik İngiliz mimarisi:) Gretna'dan vardı, ikincisi gelmiş oldu. Raiders atkısı da sevgili Murat kardeşimin hediyesi. Sağolsun katkıda bulundu. Koleksiyonda futbol harici branş kategorisinde olduğu için yeri ayrı haliyle.
Bu atkılar için ne yazacağımı düşündüğüm vakitlerde, Raiders atkısının fotoğrafını gören İhsan (Semtbizim), kendi öğrencilik döneminde Raiders taraftarı olduğundan söz etti. Ben de rica ederek, o dönemle ilgili birkaç satır istedim kendisinden. Beni kırmayıp, Raiders dönemlerinden söz eden İhsan'a tekrar teşekkür ederim.
" Eğitime devam etmek amacıyla 2002-2003 senesini San Francisco'da geçirdim. İnsan, futbol tukunu olunca gittiği yerde de futbola dair bir şeyler arıyor. Tabi söz Amerika olunca, futbola dair şeyleri orada yaşayan Avrupalılar ya da Latinlerle halı saha tadında yapılan maçlarda buluyorsunuz. Futbolda aidiyet duygusu nasılsa, insan gittiği yabancı ellerde de kendisini ait hissedeceği bir spor ya da kulüp arıyor. San Francisco'nun sarı kırmızı renkli takımı San Francisco 49ers'tan artık gına gelmişken, Galatasaraylı ev arkadaşımın sarı kırmızı renkleri gözüme soktuğu dönemlerde, imdadıma siyahıyla beyazıyla, hem de bizim tabirimizle rakip takım "rival" Oakland Raiders çıkıverdi. Oakland, San Francisco'ya göre biraz da siyahi nüfusun yoğun olduğu, fanatiklik seviyesi zaman zaman daha yüksek bir şehirdi. Benim şansım ise tarihinin en parlak dönemlerinden birine denk gelmemdi. Zira Raiders, o sene Amerikan Futbolunda bir mucizeye imza atmış ve dünyanın en çok izlenen sportif finallerinden birinde oynamaya hak kazanmıştı; "Super Bowl". Ben, tabi ev arkadaşıma siyah beyaz baskıları yaparken, mayıs ayında, yüzüncü yılımızda Galatasaray'ı yenip, şampiyonluğumuzu kutlamaya 5 ay varken, bu final bal-kaymağın arasındaki bağlantı olmuştu. 26 Ocak'ta TV başında yerimizi almış ve senenin formda takımı Tampa Bay ile olacak mücadeleyi hazırlanmışken, heyecan doruktayken, siyah beyaz sesleri yükselirken, verdiğimiz destek ne yazık ki sonuca yansımadı. Ganon'un mükemmel oyununa rağmen, karşımızda bizi iyi tanıyan eski hocamız Gruden'in takımına boyun eğdik. Gruden zamanında gelen Ganon ile inanılmaz bir ofansımız olmuştu ama 2003 Ocak'ında bu ofans yetmemişti ve Super Bowl'u kaybettik. Kaybetmemizin ardından Oakland sokakları siyahi dostlar tarafından adeta savaş alanına döndü, arabalar ters döndürüldü, sokaklar ateşe verildi ama eski hocamızın takımına yenilmek bu öfkeyi hiç bir zaman dindiremedi."
Newcastle United, sevilmez mi? Akla David Ginola, Alan Shearer, Ferdinand, Kevin Keegan gelir. Canlı izlemek istediğim takımlardandır Newcastle.
Bu atkıyı alalı aslında çok oldu. Newcastle ve Sunderland arasında oynanan o muhteşem derbiden kısa süre sonra çıkmıştı atkı. Ben de Ada Kartal'ından istemiştim, alalım diye. Atkıyı aldık ama unuttuk:) Adadan başka atkılar geldi, sonra bir gün bir sohbet sırasında bir anda akla geldi bu atkı. Aldık mı, almadık mı? Yok aldık, hayır almadık. Hangi atkı ya? Aldık mı ki?? Bu dialoga bir saniye diye ara verip Ada Kartal'ı izin istedi. Birkaç dakika sonra ise "Almışım ben bunu, gelen kargo paketini açmamışım bile, öyle atmışım dolaba" dedi.:)
Güzel atkı vesselam. Yıkım derbisini de analım tekrardan...
3 adet Juventus atkısı daha. Tek kat, çift kat-yün ve yazlık atkı.
İlk fotoğraftaki birinci atkı, klasik bir tek kat atkı modeli. İkinci atkı çift kat ve yün. Boca Juniors ve Juventus dostluk atkısı. Böyle bir dostluktan haberim yoktu. Ya da tek maçlık bir durum olabilir. Atkının arkasında " Milan Ti Odio" (Milan'dan Nefret Ediyorum) yazıyor. Kenarda da maç skoruna istinaden " Io Non C'ero Ma Godevooo..." (Orada değildim, ama zevk aldım) yazılmış. Boca ve Milan arasındaki maçlara şöyle bir baktım. Bulamadım açıkcası bu maçı. Bu skorla biten bir maç var. Ancak onun galibi de Milan:)
En alttaki yazlık atkı da sevgili Murat'ın hediyesi. Bir akşam twitterda sohbet ederken, fotoğrafını paylaştı, yoksa sende yollayayım dedi. Bu vesile ile koleksiyondaki yerini aldı. Atkının bir tarafında Juventus'un kazandığı kupalar var. Altında da " Abbiamo Vinto Tutto " (Her şeyi kazandık) yazıyor.
Boca-Milan maçının görüntülerini bulabilseydim, onu ekleyecektim. Ne yazık ki bulamadım. Onun yerine son Milan maçıyla ilgili yeni bir videoyu ekliyorum.
Koleksiyonun göz bebekleri kategorisine iki atkı daha eklendi. 100. yılımızda kulübümüzün çıkardığı bu atkıları temin edememiştim. Daha sonraki senelerde de bir türlü karşıma çıkmamıştı. Internette hiç ummadığım bir anda bulmak ise fazlasıyla mutlu etti. Her iki atkıyı da çok uygun fiyata aldığımı da eklemeliyim. Atkı ve forma koleksiyonu yapanları yolma devrinde yaşadığımız düşünülürse, oldukça mühim bir detay bu.
Her iki atkı da yün ve çift kat. Damalı olan o dönem efsane olmuştu zaten. Damalı atkı çok uzun olduğu için B ve Ş harflerinin yanlarından katlayarak çektim fotoğrafı.
100. yılımız gibi güzel atkılar.
Aşağıdaki video da 100. yılımıza ait en güzel videolardan biridir benim için.
Ada Kartalı'nın nimetlerinden bir tane daha: Fulham atkıları. Renklerinden dolayı sempati duyduğum bu mütevazi takıma Ada Kartalı sayesinde kanım iyiden iyiye ısınmış durumda. "Semt takımı" tabirine de epey uyuyor. Atkılarından daha fazla edinmeyi istiyorum; ancak pek modelleri yok ve aynı modelleri uzun süre boyunca satışta tutuyorlar. Şikayet etmiyoruz, sabırla bekliyoruz.
Atkılardan çubuklu olan klasik bar model. Diğeri ise biraz farklı. Polardan yapılmış. Fakat boyuna asmak için elverişli değil. Hem boyna dolaması zahmetli, hem de insanı boğuyor gibi. Bu atkının geniş olanına battaniye diyoruz zaten biz. Her ikisi de açıldıklarında çok uzun oldukları için katlayarak çektim fotoğraflarını.
Temin etmemi sağlayan adanın en güzel Kartal'ına da sonsuz sevgiler, teşekkürler defalarca.
Farkettim ki bir süredir yabancı atkı ekliyorum. Beşiktaşıma haksızlık olmasın.
Beşiktaş-İbb kupa finali atkısı. Maça gidemeyeceğim kesinleşince maça giden arkadaşlarımdan rica etmiştim, hanginiz görürse alsın lütfen diye. Sağolsun Cem aldı. Gerçi atkı bana tam 2 ay sonra geldi :) Gerçi son birkaç aydır yaşanan leş gibi muhabbetler yüzünden, bu atkıyı görmek ağır geliyor bana, canımı acıtıyor.
Ümraniye atkısına da nette denk gelmiştim. Bir türlü irtibatı kuramadığım gibi İstanbul dışına kargo yapıp, yapmadıklarını da öğrenemedim. Cem, orada da devreye girdi. Bu vesile ile atkıyı edinmiş olduk. Bu atkının kargosu çok kısa sürdü, hakkını yemeyeyim:)
Çok sakat var bizde... Asi Ruh'un efsane karelerinden birindeki meşhur cümle, defalarca dile getirilen. Altına da "Ligi koyalım, ligi" yazmışlar, daha güzel olmuş. Atkı, sağdaki garip suratlı, çocuk ifadeli insan modeli olmasaymış daha güzel olurmuş. Hele o elindeki samuray kılıcı mı, döner bıçağı mı nedir muamma. Ayrıca fazla yersiz. Her neyse yine de malum esprisi yüzünden güzel atkı.
Yine arayı açtık. Atkılar, bir köşede bana bakmaya devam ediyor. Biriktikçe fotoğraflarını çekmek daha zor geliyor:)
VV Gemert, Strum Graz, Castellon, Rennais ve Nice atkıları. Tamamı tek kat. Burada benim için öne çıkan iki atkı var. Gemert ve Castellon.
Gemert, Hollanda'nın amatör kulüplerinden. 1912'de kurulmuş ve bu zamana dek amatör liglerde mücadele etmiş. Geçen sene Hoofdklasse liginde mücadele etmiş ve B grubunu şampiyon bitirmiş. Bu sene yeni kurulan Topklasse liginde mücadele edecekler. Aşağıdaki videoda şampiyon oldukları zamana ait. Çok samimi geldi bana. Sahaları, tribünleri gösterişten uzak. İçiçe seviniyorlar.
Castellon... 1922'de kurulan kulüp, İspanya futbol liginin dördüncü seviyesi olan Segunda Division'da yer alıyor. Bu lig 18 bölgeden oluşuyor ve 361 ekip mücadele ediyor. Castellon'un şöyle hoş bir özelliği var. Vicente Del Bosque, 70-71 ve 72-73 senelerinde kiralık olarak bu takımda oynamış. Atkı elime geçtikten sonra öğrenmiştim bunu, çok da hoşuma gitti.
İngiltere veya İtalya'ya gitsem, dönüş yolunda bavulumda en çok atkı olur buna eminim. Bu 3 atkının da kalitesi oldukça iyi. En çok Cesena'yı beğeniyorum, gözüme başka güzel gözüküyor. Üzerindeki satırların Türkçe'si : "Romagna'nın kalbinden büyüyen bir çığlık, büyüksün Cesena"
Armalarında da deniz atı var, bu da ayrı bir güzellik.Geçen sene Serie A'ya çıkmışlardı. Tüm oyuncularına verdikleri toplam maaş sadece 8.3 milyon euro imiş. Biz de tek başına 3 küsur alan oyuncular geldi aklıma.Cesena tribünlerinden bir de görüntü ekleyelim.
Ada Kartalı'ndan harika bir atkı daha geldi. Üstelik hiç bahsi geçmeyen bir atkı olması sebebiyle, güzel bir sürpriz oldu. Atkıyı gördüğümde yaşadığım şaşkınlık, bu takım hakkında öğrendiklerim ile güzel bir keyife dönüştü.
Ada Kartalı'nın bilgilendirmesi doğrultusunda: " 1879 yılında Ayr Futbol Kulübü adı ile kurulan kulüp, 1910 senesinde Ayr Parkhouse ile birleşerek Ayr United FC adını almış. Halen İskoçya alt liginde, kinci kümede mücadele ediyorlar.
Siyah-Beyaz atkılarının üzerinde kulübün adı ve altında da kulübün sloganı yazıyor: " THE HONEST MEN" (Dürüst İnsanlar)
Bu sözü, İskoçlar'ın ulusal şairi Robbie Burns'un bir şiirinden alarak kulübe mal etmişler."
Şu kısacık bilgiler bile kulübe sempati duymamı sağladı. Hele ki Salinger'in harika eseri "Çavdar Tarlasında Çocuklar"da Burns'a selam çakılmış iken: "Rastlarsa birine biri, çavdarlar arasında..."
Şöyle bir nette dolandığımda da Alex Ferguson'un bir sezon Ayr United'da oynamış olduğunu öğrendim. Alttaki linkteki video da Fergusonlu Ayr'a ait. Ayr formasıyla Ferguson'un golü.
Ada Kartalı'na buradan da bir kez daha teşekkür ederim. Harika bir hikaye ile koleksiyondaki en kıymetli parçalardan birini elde etmemi sağladığı için.
Beşiktaş'ın eski, çift kat, yün atkılarını çok severim. Özellikle 90'lı yıllarda çok fazla vardı. Bu tür atkıyı bir de İngilizler'e yakıştırıyorum. Zaten onlar da başka tür atkı üretmiyor gibiler. En azından tribünde taraftarlar da hep çift kat atkı vardır. Gerçi şu an benim elimde ibretlik bir Liverpool atkısı var. Ama onu sonraya saklıyorum.
Newcastle ve Grimsby atkıları da oldukça eski. En çok ilk fotodaki altta kalan Newcastle atkısını beğeniyorum. Üstteki diğer 2 modelin de benzerlerine Türkiye'de rastlamak mümkün.
Grimsby, bu sene konferans ligindeydi. 2. atkı 2008 kupa finali hatırası. Evvelden haberim yoktu; ancak atkı elime geçince araştırdım tabi. Milton Keynes Dons ile karşılaşmışlar. 2-0 MK'nin galibiyeti ile sonuçlanmış maç. İyi maç olmuş. Kaçan penaltı, bir başka penaltıdan önce topun ısrarla kaleye girmemesi, tribünler. Güzelmiş.
Telefon çalar. Arayan Ulaş'tır. Harika Juventus atkıları buldum senin için diye söze girer. Konuşmanın yaklaşık ilk 2-3 dakikası harala-gürele geçer. O, heyecanlı şekilde anlatır, ben sürekli lafa dalarım. Sonra sakinleşiriz. O,anlatır, ben dinlerim, akabinde soru yağmuruna tutarım:)
Atkıları özenle anlatır. Gördüm ben, çok güzeller diye över. Konuşma bittikten sonra bilirim fotoğraflar mailimde olacaktır. Sen merak etme ben halledeceğim tüm ayrıntıları der. Merak etmem zaten, bilirim halleder.
Telefonu kapatırız. Fotoğraflar gelir. Bunun için bir telefon görüşmesi daha yaparız. Sonra konu mevcut atkılardan çıkar, bambaşka atkı konularına girer. Dur, dur sana bir atkı göstereceğim diye başlayan sohbetlerden yüzlerce yapıp da sıkılmadığınız adamlardandır Ulaş.
Cumartesileri ben işteyken arayıp, soğuk birasını yudumlayarak nispet yapması dışında bir terbiyesizliği yoktur. Hayır, bir şey değil Özgür'ü de kendisine benzetti:)
Unutmadan söyleyelim. Ulaş'ın da harika bir koleksiyonu var. Siyah-Beyaz ve Antifalardan oluşan. Nihayet yayınladı. http://blackwhitescarves.blogspot.com/
Atkılara istinaden: Tamamı tek kat. Benim favorim 3. sıradaki Forza Juve.
Fotoğrafları çekilen atkılar birikti, fotoğrafları çekilmeyip köşede bekleyen atkılar birikti. Annem, atkılara yer ayarlamaktan bitap düştü. İyi dayanıyor bence, hakkını vermem lazım:) Fotosunu çektiğim Beşiktaş atkılarından bir karma. Sırayla gidelim:
Bernd Schuster...
Bir akşam harika bir sohbet sonrasında fikir olarak çıktı. Schusterciler olarak (Fiko, Murat, Fulden, Zeynep)sohbetin dibine vurmuşken, atkı yaptıralım fikri öylesine ortaya çıktı. Sonrasında iş ciddiye bindi. Tamam, yaptırıyoruz dedik, durumu netleştirdik, her şeyi tamam haline getirdik. (evet, 1 gecede) Asıl sürpriz ertesi gün oldu: Schuster istifa etti. İhale üzerimize kaldı tabi:) Gerçi sonrasında YD atkısı yapmayı teklif ettim, eğer formül doğruysa bir geceye bakar YD'yi indirmek.
Tasarımı Fiko yaptı. Yazlık atkı, her iki tarafta da farklı model var. İddia ediyorum Kartal Yuvası henüz böyle kaliteli atkı yapmadı. Görün şu çocuğu:)
Kral Kartal...
Bundan epey bir zaman önce, henüz atkı koleksiyonuna merak salmamışken görmüştüm bu atkıyı. O zamanlar her köşede bir atkı yoktu. Çok azdı atkı çeşitleri. Hoşuma gitmişti, almak istemiştim. Ancak o zamanın parasıyla fazla bir miktar istenmişti ve vazgeçmiştim. Seneler sonra atkı Duru'nun hediyesi olarak geldi. Güzel de sürpriz oldu.
Rapid Wien-Beşiktaş...
Sevdiğim kategoriden. Bu seneki deplasman maçımızın atkısı. Kimsede görmediğim gibi, hayalini bile kurmamıştım. Çağatay'ın sürprizi olarak elime ulaştı. Çok fazla sevindiğimi ve şaşırdığımı söylemeliyim. Atkıyı maç sırasından bile hatırlamıyorum. Ailesi Viyana'ya tatile gitmiş ve gelirken 2 adet getirmişler. Sağolsun birini bana verdi.
Beşiktaş ve Dişi Kartallar...
Her ikisi de lisanslı atkı. Beşiktaş'ı nerede, ne zaman aldım anımsamıyorum, uzun zamandır elimde. Dişi Kartallar'ı da Ulaş yollamıştı bir paketle beraber.
Baü çArşı - çArşı İzmir...
Şehir atkılarından. İzmir'in siyahından mevcuttu, beyazı da eklenmiş oldu.
Lord of Beşiktaş...
Köşesinde bir parça Siyah-Beyaz var diye aldığım R.Madrid atkısı vardı. Sevgili Cem de Madrid hayranı. Onunla takas yaptık. 2 taraf da mutlu ayrıldı:)
Desteklerini esirgemeyen arkadaşlarıma tekrar teşekkür ederim.
Atkı koleksiyonu yapanların sıkıntıları benzerdir her daim.
Aradığınız atkıyı bulamazsınız, bulursunuz ama umduğunuzdan yüksek fiyat isterler. Sahte atkılar piyasada dolanır, çakal satıcılar elinde kalan atkıları size okutmaya çalışır. Uzar gider bu sohbet.
Bir de çok hırslı olanlar vardır. Bana göre en can sıkıcı hadisedir. Kimi zaman bu hırslı adam, elindeki parçanın bir başkasında olmasından rahatsızlık duyar. Hatta kıskançlık krizine girer. Önünüze taş koymaya çalışır. Hadi canım olur mu öyle şey diyenleriniz olabilir. Ama bilseniz neler oluyor. O kadar çok hikaye duydum ve yaşadım ki.
Bütün bu tatsızlıklara rağmen şanslı kategorideyim. Koleksiyon sayesinde çokça insanla tanıştım. Ve bunlar arasında gerçekten "arkadaş" olabildiğim insanlar oldu. Koleksiyonumun büyüme sebeplerinden birisi de (aslında en etkilisi) bu doğru adamlarla karşılaşmış olmam. Bu blogda daha önce çokça adını andığım Özgür bu isimlerden bir tanesi. Yine aynı şekilde daha önce ismini andığım Ulaş.
Yukarıdaki atkıların tamamını O'nun bağlantıları sayesinde elde ettim. Tamamı yurt dışından geldi. Bu zamana kadar bana yolladığı atkıların sayısını anımsamıyorum artık. Her pakette bir sürprizle yüzümü güldürmesi, mail adresimi atkı fotoğrafları ile ablukaya alması, hiçbir zaman bencillik yapmaması... Üstelik Ulaş ile benzer koleksiyonlara sahibiz. O da Siyah-Beyaz atkıları topluyor, o da Beşiktaşlı. Benzer özelliklerimizden sadece iki tanesi bu. Ve biz bu iki noktada sınırlı kalmayıp, arkadaş olabilmeyi başardık. Koleksiyonun bana kattığı en önemli güzellikler bunlar.
Atkılara geçelim:)
Ultras Spezia atkısı hariç tamamı tek kat ve oldukça kaliteliler. Ascoli atkısını almam için Ulaş ikna etti. Ben, pek beğenmemiştim. O'nun elinde varmış, yakından görünce beğeneceksin taktiği ile almamı sağladı:)
Hey Dostum! Bizden misin? Değilsen Hemen Kaç! Siyah-Beyaz Sonsuzdan Sonsuza
Juventus İçin Savaşanlar
Scirea'dan gelen yüreğimiz daha güçlü çarpıyor
Forza Onur
Her Zaman Her Yerde Yalnızca Juve
Interliler Kafayı Yedi, Çünkü Bir Y...k Dahi Kazanamadılar
Şubat ayında Juventus grup atkılarındaneklemiştim. Onlara yenileri de eklendi. Gerçi bu atkılar geleli çok oluyor. Ancak şimdi bloga koyabiliyorum.
Koleksiyonda bugüne kadar hiçbir atkıyı satmadım ya takas da kullanmamıştım. Ta bu Juve atkılarına kadar. Bugüne kadar birçok atkıyı bulmamda yardımcı olan Özgür, uzunca bir süredir 2 adet Paok grup atkıma göz dikmişti:) Sonrasında kendi koleksiyonunda yapacağı değişikin ilk hamlelerinden biri de bu takas oldu. 2 adet Paok grup atkısına karşılık Juve grup atkıları geldi. Kendi adıma çok mutluyum, O da mutlu. Gerçi bir ara hata mı yapıyorum dedi ama:) Özgür'den başkası da kolay kolay bu takası gerçekleştirir miydi emin değilim. Tekrar teşekkür ediyorum buradan.
İtalyanca çeviriler için beni kırmayan Fevzi'ye (YukiTheZorba) en güzel Siyah-Beyaz selamlar.
Tribün Dergi'de rogermilla güzel bir fikir attı ortaya. Atkılarını satışa çıkarmıştı. Bunu yaparken de atkı ücretlerinin kendisine değil LÖSEV'e yatırılmasını rica etti. O'nun sayesinde başka arkadaşlar da benzer uygulamayı yaptılar. İnsanların atkı satarak birbirlerini kazıklamaya bayıldığı şu dönemde rogermilla harika bir işe imza attı.
Daha sonra Yunanistan'a gitti, dönüşte de atkılar getirdi. Onları da benzer yolla satışa çıkardı. Bizim payımıza da Paoklar düştü. Böyle gerçekleşmesi ayrı bir güzel oldu.
Sayısının azlığından şikayet ettiğim Udinese atkıları. Nedenini bilmiyorum ama bir türlü rastlamıyorum kendilerine. Üstteki tek kat, alttaki ise yazlık. Adetlerinin artması temennim.