28 Kasım 2011 Pazartesi

Corinthians, Atletico Mineiro, Botafogo ve Vasco da Gama Atkıları


Bu sefer Brezilya'dan gidiyoruz. 4 takım da bilindiği üzere Brezilya'nın köklü kulüplerinden. Renkleri işin güzel kısmı tabi. Atkıların tamamı tek kat. Botafogo hariç diğerlerinde 3.renk olarak kırmızının bulunması rahatsız etmiyor beni. Koleksiyona Beşiktaş atkıları ile başladığım için, atkıda gri ve kırmızı renge itirazım yok.

Corinthians atkısının üzerinde "minha vida, minha historia, meu amor..." (Hayatım, tarihim, aşkım) yazıyor. Vasco atkısında ise, " a cruz de Malta e o meu pendao " (Malta haçı ve bayrağım ).

Bu atkılar arasında özel ilgi Corinthians'a . Sebebi de Socrates. Aslında şöyle de bir güzellik var. Socrates, Corinthians'tan önce Botafogo formasını terletmiş. Her türlü Siyah-Beyaz yani. Ne yazsam, ne eklesem görsel olarak diye düşünürken, karşıma derli, toplu bir yazı geldi. Onu aynen paylaşmak istiyorum. Ekşi Sözlük'te Ozan Sezgin adlı kullanıcı, 2007 senesinde yazmış:

" Futbol tarihinin önemli orta saha beyinlerinden Sócrates 1954 doğumlu. Botafogo'da başladığı kariyerinin ilk zamanlarında bir yıldız olamadığı gibi Brezilya milli formasını da 25 yaşına kadar giymeyi başaramadı. Üstün top kontrolü ve futbol zekası sayesinde “doktor” lakabını aldığı sanılsa da, doğrusu futbolla aynı anda (bitirmemiş olsa da) tıp fakültesinde okuduğundan böyle anılmasıdır.

1982 ve 1986’da, her ne kadar finale bile çıkamasalar da, dünya kupalarının gelmiş geçmiş en güzel top oynayan Brezilya milli takımı olduğu iddia edilen Zico’lu, Falcao'lu takımın kaptanlığını yaptı.

Botafogo’dan sonra yıllarca formasını giydiği, kaptanlığını yaptığı Corinthians ile üç şampiyonluk kazandı ve kulübe kattığı değerlerle bir efsane oldu.

Taraftar sayısı olarak Brezilya'nın Flamengo'dan sonra ikinci, Sao Paulo’nun ise ilk sırada gelen takımı Corinthians. En önemlisi ise Brezilya’da aristokratlar değil işçi sınıfı tarafından kurulan ilk ve tek kulüp.

Şu anda herhangi bir futbol kulübünün yönetildiği şekilde yönetilse de, Corinthians zamanında ülke siyasetinde oynadığı rolle milyonlarca insanın kalbini çalmış bir kulüp. takımın 100 bin kişilik stada siyasi mahkumlara özgürlük talep eden bir pankartla çıktığı zaman, Brezilya’da bazı konuların konuşulmasının bile insanların kaybolmasına neden olduğu zamanlardı. Ah şu “ben bu filmi seyrettim” hissi yok mu?!

Futbol ülkesi Brezilya’da futbolun siyaset üzerindeki etkisi tartışılmaz. İçinde bulunduğumuz yıl, cunta rejiminin 22 yıl sonunda yıkılmasına katkıda bulunan muhteşem bir futbol hareketi, Corinthians Demokrasisi’nin 25’inci yıldönümü.

Kulağa Antik Yunan’dan bir hikaye gibi gelse de, büyük futbolcu Sócrates, Corinthians demokrasisi adlı bu özgürlük hareketine 1980’lerin başında öncülük etmişti...

Amacı, ordu baskısı altında karşısında mutsuz ama tepkisizce yaşayıp giden Brezilya halkına “uyanın!” mesajı verecek örnek bir eylemde bulunmaktı. Kaptanları Sócrates tarafından yönlendirilen futbolcular, kendileriyle ilgili konularda yönetimin emirlerini dinlemektense her şey için oylama yapıp, ona göre karar almaya başladılar. Buna sahaya çıkacak on birin belirlenmesinden tutun, maç için stada ne zaman gidecekleri, eşleriyle ne zaman birlikte olacaklarına kadar çeşitli konular dahildi.

Sahaya dev “demokrasi” pankartlarıyla çıkıyorlardı.

“Corinthians Demokrasisi’yle yarattığımız momentum harikaydı. futbol gerçekten popüler olduğundan ve sürekli göz önünde olduğumuzdan dolayı ülkede polemik yaratacak ve özgürlüklerle ilgili, işçi ve işveren olmakla ilgili her mecliste tartışılacak bir eylem yaratmayı başardık; ki nüfusun büyük çoğunluğu için demokrasiden bahsetmenin tahayyül edilemeyeceği zamanlardı” diyor Sócrates.

Sócrates ve arkadaşlarının savaşı ülkedeki asıl büyük demokrasi savaşına eklendi ve toplumda yarattığı infial diktatörlüğün ipini çekti. Sócrates’in, hayranı ve dostu, o zamanın sendika lideri, daha sonraki işçi partisi lideri, daha da sonraki Brezilya Cumhurbaşkanı Lula'nın yanında reform denince akla gelen birkaç kişiden biri olması, Corinthians’ın da başarılı olsun olmasın milyonların kalbinde değişmeyecek bir yere sahip olması tesadüf değil.

25 yıl sonra kendi futbolumuza baktığımızda, tribünde kendisini eleştiren gazetecilere sahadan kolunu sokan “futbolcu”lar; bu futbolculara “motivasyon” sağlamak için her türlü ayrımcı - milliyetçi ifadeyi düşüncesizce kullanarak ders almadan ders veren “hoca”lar; katillere şarkılar - kliplerle methiyeler düzülen bir şehirdeki maçlarda sahaya girip futbolculara yumruk atan “taraftar”lar; dayak yiyeni suçlu, dayak atanı suçsuz çıkarabilen “yönetici”ler; bu yöneticilere yaranabilmek için fütursuzca yalanlar yazabilen “gazeteciler” görüyoruz.

Birisi “demokrasi” mi dedi?"

http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=socrates+ve+corinthians+demokrasisi


25 Kasım 2011 Cuma

Beşiktaş Atkıları



Bu aralar öyle güzel Beşiktaş atkıları geldi ki, hangisini koyacağıma karar veremedim.

İlk iki sıradaki atkılar tek kat. Pek sık karşımıza çıkmayan türden. Özellikle birinci sıradakini çok beğendim.

DAÜ ve bar atkı uzunca bir süredir elimdeydi. Üşengeçlik sendromundan muzdariptiler. DAÜ/Doğu Akdeniz Üniversitesi Beşiktaş Öğrenci Kulübü'nün atkısı. Çift kat ve yün.

Bar atkı, kulübün geçen yıl çıkarmış olduğu lisanslı ürünlerden. Oldukça kaliteli ve çok şık duruyor. Bar atkı diyince akan sular durur her daim.


20 Kasım 2011 Pazar

ACAB Atkıları


Renk olarak biri hariç diğerleri koleksiyon dışında kalıyor. Ancak ACAB atkılarına rastladığım vakit kaçırmamaya çalışıyorum. Yalnız, taliplisi çok olduğu için bu atkıların fiyatı yüksek oluyor genelde. İlk fotodaki atkıların en altındaki, yün ve çift kat. Diğerleri ise tek kat. İkinci sıradaki atkı ise kalite olarak çok daha iyi. İkinci fotoğraftaki atkı ise bana göre en güzeli. Saten kumaştan ve renkler olması gerektiği gibi. Siyah-Beyaz'a olan düşkünlüğüm yüzünden söylemiyorum bunu. Ancak ACAB imzalı atkılara en çok yakışan renk bana göre Siyah-Beyaz.

Aslında bu başlığa ne fotoğraf, ne de video koymasam yadırganmaz. Aşağıdaki fotoğraf ve videodaki görüntülerden sıkça var bizim ülkemizde. Sadece maçlarda değil, hakkınızı aramaya kalktığınız her yerde.




14 Kasım 2011 Pazartesi

Raiders, Paok, Derby, Gretna Atkıları

Uzun zamandır eklemeyi beklediğim fotoğraf. Raiders atkısının hikayesi yüzünden bu kadar bekledi.

Önce kısa tanıtımları yapalım. Paok, klasik tek kat türlerinden. Derby ve Gretna, Ada Kartalı'nın sürpriz kargolarından birinde çıkmıştı. Bir paket geldi ve üstünde Football Heaven yazıyordu. Bir atkı koleksiyoncusunun da cenneti böyle olur zaten. Her ikisi de çift kat, yün atkılar. Klasik İngiliz mimarisi:) Gretna'dan vardı, ikincisi gelmiş oldu. Raiders atkısı da sevgili Murat kardeşimin hediyesi. Sağolsun katkıda bulundu. Koleksiyonda futbol harici branş kategorisinde olduğu için yeri ayrı haliyle.

Bu atkılar için ne yazacağımı düşündüğüm vakitlerde, Raiders atkısının fotoğrafını gören İhsan (Semtbizim), kendi öğrencilik döneminde Raiders taraftarı olduğundan söz etti. Ben de rica ederek, o dönemle ilgili birkaç satır istedim kendisinden. Beni kırmayıp, Raiders dönemlerinden söz eden İhsan'a tekrar teşekkür ederim.

" Eğitime devam etmek amacıyla 2002-2003 senesini San Francisco'da geçirdim. İnsan, futbol tukunu olunca gittiği yerde de futbola dair bir şeyler arıyor. Tabi söz Amerika olunca, futbola dair şeyleri orada yaşayan Avrupalılar ya da Latinlerle halı saha tadında yapılan maçlarda buluyorsunuz. Futbolda aidiyet duygusu nasılsa, insan gittiği yabancı ellerde de kendisini ait hissedeceği bir spor ya da kulüp arıyor. San Francisco'nun sarı kırmızı renkli takımı San Francisco 49ers'tan artık gına gelmişken, Galatasaraylı ev arkadaşımın sarı kırmızı renkleri gözüme soktuğu dönemlerde, imdadıma siyahıyla beyazıyla, hem de bizim tabirimizle rakip takım "rival" Oakland Raiders çıkıverdi. Oakland, San Francisco'ya göre biraz da siyahi nüfusun yoğun olduğu, fanatiklik seviyesi zaman zaman daha yüksek bir şehirdi. Benim şansım ise tarihinin en parlak dönemlerinden birine denk gelmemdi. Zira Raiders, o sene Amerikan Futbolunda bir mucizeye imza atmış ve dünyanın en çok izlenen sportif finallerinden birinde oynamaya hak kazanmıştı; "Super Bowl". Ben, tabi ev arkadaşıma siyah beyaz baskıları yaparken, mayıs ayında, yüzüncü yılımızda Galatasaray'ı yenip, şampiyonluğumuzu kutlamaya 5 ay varken, bu final bal-kaymağın arasındaki bağlantı olmuştu. 26 Ocak'ta TV başında yerimizi almış ve senenin formda takımı Tampa Bay ile olacak mücadeleyi hazırlanmışken, heyecan doruktayken, siyah beyaz sesleri yükselirken, verdiğimiz destek ne yazık ki sonuca yansımadı. Ganon'un mükemmel oyununa rağmen, karşımızda bizi iyi tanıyan eski hocamız Gruden'in takımına boyun eğdik. Gruden zamanında gelen Ganon ile inanılmaz bir ofansımız olmuştu ama 2003 Ocak'ında bu ofans yetmemişti ve Super Bowl'u kaybettik. Kaybetmemizin ardından Oakland sokakları siyahi dostlar tarafından adeta savaş alanına döndü, arabalar ters döndürüldü, sokaklar ateşe verildi ama eski hocamızın takımına yenilmek bu öfkeyi hiç bir zaman dindiremedi."

İhsan'ın bahsettiği maçın görüntüleri:



Maç sonrasında yaşananlar için o dönemde çıkan haberler:
http://sportsillustrated.cnn.com/football/2003/playoffs/news/2003/01/26/oakland_unrest_ap/

http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/northamerica/usa/1420338/Oakland-in-flames-as-Raiders-fans-run-riot.html